Değerli okurlar;

Bu gün sizlere, DUBAİ’den yönetilen ve TÜRKİYE’Yİ “DİZAYN ETMEK” için planlar hazırlayan ve bu planları uygulamaya koyan “DUBAİ MASASI”ndan bahsedeceğim.

Türkiye, Siyonistlerin ve Evanjelistlerin başını çektiği “küresel güçler” tarafından, uzun zamandır dizayn edilmeye, yönlendirilmeye ve hattâ yönetilmeye çalışılıyor. Milli egemenliğimizi yok sayan bu güçlere karşı, Ak Parti ve Sayın Cumhurbaşkanımız,  2002 yılından beri mücadele ediyor. En yakın adamlarının bile hain çıktığı, bir sürü suikast girişimleri yapıldığı halde, Allah’a şükürler olsun ki hem Sayın Cumhurbaşkanımız, hem de Türkiye dimdik ayakta. 

Türkiye’yi kana bulamak için, kardeş kavgası, iç savaş çıkarmak için ve bu sayede, ekonomik ve siyasi olarak çökertmek ve sömürmek üzere, kukla bir hükümetle, istediklerini yaptırabilmek için, her yolu denediler ve deniyorlar.

Bu düşmanlık, sadece Ak Parti dönemiyle de sınırlı değil. Türkiye, ta Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri, bu “dış güçler” ile mücadele ediyor. İşte zaten bu yüzden, gerçek vatansever, yerli ve milli duruşu olan insanların, bu durumu görerek, körü körüne bir muhalefet yapma anlayışından vazgeçmeleri gerekiyor.

Özellikle ABD dış politikasına yön veren düşünce kuruluşları (think-thank), sürekli yeni senaryolar ve stratejiler geliştirerek, Türkiye’yi yönetmek, diz çöktürmek istiyorlar. Bunların en bilinen ve etkili olanı RAND Corporation adlı düşünce kuruluşudur. (CHP’li müzmin muhalefetin inanmak istemediği ya da belki de kendi içindeki işbirlikçilerin deşifre olmaması için, yok saydığı “dış güçler” tanımlamasının en görünen yüzü budur.)

Yakın geçmişi biraz hatırlayınız: 2003-2004 yıllarında, “Ay Işığı” ve “Sarıkız” darbe planları yapılmıştı. İktidarda olan bir parti olmasına rağmen, Ak Parti’ye kapatma davası açılmıştı. Sonra, “Ak Parti’den bir cumhurbaşkanı” seçilmesini engellemek üzere, milletvekillerine baskı yapıldı. O dönemin kudretli komutanları, olaya doğrudan müdahil olarak (zaten eski Türkiye’de ordu, yönetimi dizayn eder ve ayar verirdi) kendi isteklerinin yerine getirilmesini sert bir şekilde talep ediyorlardı.

Daha sonraki yıllarda (2013), “Gezi Olayları” sahneye konuldu. Halk ayaklanmasına yol açmak istediler. Türkiye’nin bölünmesi için, “kurtarılmış şehirler” ilan ettirilerek, “özyönetim” nârâları attırdılar. Sonrasında yapılan hendek operasyonlarıyla, bu isyan bastırıldı. 15 Temmuz 2016’da, FETÖ’cülere darbe yaptırdılar, çok şehit verildi, çok bedel ödendi ancak, şükür ki yine başaramadılar. Suriye’nin kuzeyinde besledikleri teröristleri, Türkiye’ye saldırttılar. Türkiye, yaptığı operasyonlarla, kendisine yöneltilen tehditleri etkisiz hale getirdi.

Diğer taraftan Suriye’de, Libya’da, Karabağ’da elde edilen başarılar, bu küresel güçleri çok rahatsız ediyor. Tekerlerine çomak sokan bir Türkiye istemiyorlar, bu kadar net!

Son dönemde Türkiye, bir mafya ve suç örgütü liderinin, Dubai’den yayınlanan videolarını konuşuyor. Bu durum, bazılarına göre, çok tesadüf gelebilir, ancak öyle değil. Türkiye’de kaos çıkararak, yönetim boşluğu oluşturmak ve devamında, erken seçime zorlamak ya da iç kalkışmalarla veya terörü yeniden azdırarak, bir yönetim değişikliğine götürmek istiyorlar. Türkiye'yi pasifize etmek için, lider ve otorite boşluğu istiyorlar. Bu amaçla Dubai'de, Türkiye için geniş bir "MASA" kuruldu. Özellikle Joe Biden geldikten sonra, daha açıktan yapılan hamleler gelmeye başladı.

(Devam edecek)