Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Fatma Sevinç Erbaşı, Eskişehir’in geçmiş uygarlıklar için birçok konuda önemli bir merkez olduğunu anlattı.

Eskişehir’in en eski tarihi hakkında konuşan Doç. Dr. Fatma Sevinç Erbaşı, Eskişehir’in geçmişte yaşayan uygarlıklar için önemli bir konumda bulunduğunu, Frigler için ise adeta bir hac merkezi olduğunu aktardı. Eskişehir sınırları içerisindeki Yazılıkaya bölgesindeki kazıların çok değerli olduğunu belirtken Erbaşı, bu kazıların Eskişehir’in sembolü olduğunu söyledi.

“Hitit’lerin sınır karakolu Eskişehir”

Çocuklarımız az oynayıp çok fazla televizyon ve bilgisayarda zaman geçiriyor Çocuklarımız az oynayıp çok fazla televizyon ve bilgisayarda zaman geçiriyor

“Eskişehir’in en eski tarihinin yazısız belgelerin ortaya çıktığı tarih öncesi dönemle başladığını belirten Doç. Dr. Fatma Sevinç Erbaşı, Eskişehir bölgesinde oldukça fazla sayıda arkeolojik kazı olduğunu ve bu durumun önemli kültürlerin burada ortaya çıktığını gösterdiğini aktardı. Bu kültürlerin özelliklerine değinen Erbaşı, “Özellikle Tunç Çağı, Demircihöyük çok çok özel. Demircihöyük ve Marmara Bölgesi’ne uzanan diğer bazı arkeolojik kazı alanlarında ortaya çıkan kültürler Anadolu tarım ekonomisi ya da tarım hayatıyla ilgili bilgilerin suyun öteki yanına, Avrupa’ya aktarılmasında önemli rol oynuyor diyebiliriz. Bunun dışında pek çok kazı var Eskişehir’de, fakat Eskişehir’de yazılı belge bırakan ve bu anlamda tarihi de başlatan ilk uygarlık Frigler’dir. Frigler tartışmalı olmakla birlikte MÖ birinci bin yılda Anadolu’ya giriş yapıyorlar ve bir süre sonra devletleşiyorlar. Böylece Eskişehir, Afyon, Kütahya, Ankara’ya kadar uzanan İç Anadolu Bölgesi’nde bir devlet şekillenmiş oluyor. Bu devletin özellikle kült merkezleri diyebileceğimiz tapınım, özellikle Ana Tanrıça Kybele’ye adanmış tapınım alanlarının birçoğu Eskişehir’in sınırları içerisinde. Eskişehir’in bu anlamda özel bir yeri var” ifadelerini kullandı.

“Eskişehir önemli bir durak”

Frigler’den öncesine bakıldığında özellikle Orta Anadolu Bölgesi’nde geniş tarım alanları olduğu görüldüğünden bahseden Doç. Dr. Fatma Sevinç Erbaşı, bu tarım alanlarının ekonominin bel kemiği olduğunu söyledi. Büyük merkezi devletlerin bu nedenle Anadolu’nun ortasında kurulduğuna değinen Erbaşı, “Frigler’den önce örneğin Hititler Dönemi’nde Eskişehir, bir sınır karakolu gibi sınırda, kenarda kalıyor. Ama tabii ki büyük devletler denizlere, limanlara da çok önem verdiklerinden limanlara ulaşım noktasında Eskişehir Bölgesi ön plana çıkıyor. Eskişehir önemli yolların geçtiği bir yer, hatta bir durak, kavşak noktası. Çok özel ve önemi hiçbir dönem azalmıyor. Hititler’in sınır karakolu dedik, bu nedenle Frigler birinci bin yılda Demir Çağı’nda Anadolu’ya büyük ihtimalle boğazlar yoluyla giriş yaptıklarında çok fazla içlere gitmiyorlar, kenarda Eskişehir civarında yerleşiyorlar. İlk girişleri Anadolu’ya aslında MÖ birinci bin yıl değil, ikinci bin yılın sonunda yavaş yavaş giriş yapıyorlar ve Hitit Devleti yıkıldıktan sonra burada büyük bir devlet olarak kendilerini gösteriyorlar” dedi.

“Eskişehir, bir zamanların hac merkezi”

Eskişehir’in bir zamanlar kutsal sayılan topraklar üzerinde yer aldığını vurgulayan Erbaşı, “Eskişehir ve civarı kavşak noktası olunca Frigler’den sonra Anadolu’ya hâkim olan güçler de çok önemsiyorlar Eskişehir’i. Frigler Dönemi’nde Ana Tanrıça Kybele’ye adanmış tapınak faaliyetleri sonrasında da sona ermiyor. Anadolu’ya Helenistik Krallıklar (Makedonya Krallığı) hâkim olduğu zaman da Eskişehir’in önemli olduğu görülüyor; arkasından Roma hâkim oluyor. Sivrihisar yakınlarında Pessinus olarak geçen Ballıhisar Köyü, Ana Tanrıça Kybele’nin büyük bir tapınağının bulunduğu tapınım merkezi, haç merkezi durumunda. Dünyanın çeşitli yerlerinden birçok hacı bu topraklara geliyor. Eskişehir’in ne kadar önemli olduğunu vurgulayacak pek çok ayrıntı var, bunları belge ve arkeolojik kazılarda görüyoruz” sözlerini kullandı.

“Yazılıkaya Bölgesi büyüleyici bir yer, Eskişehir’in sembolü”

Eskişehir’in öneminin çok eski zamanlardan bu yana azalmadığını söyleyen Doç. Dr. Fatma Sevinç Erbaşı, Osmanlı Devleti’nin bu topraklarda kurulmuş olmasının tesadüf olmadığını belirtti. Önemli limanlara giden yol üzerinde olmasının Eskişehir’i her zaman değişik insanlarla, kültürlerle tanıştırdığını ve diğer Anadolu şehirlerinden bir adım öne taşıdığını dile getiren Erbaşı, “Özellikle seyyahlar Eskişehir’in eski çağ tarihi ile ilgili önemli bilgiler vermişler ve keşifler yapmışlardır. Örneğin Frig Vadisi içerisindeki Yazılıkaya Bölgesi gerçekten büyüleyici bir yer. Burası bir anlamda Eskişehir’in sembolü. Yazılı bir takım bilgilerin yer aldığı kayalar da var; fakat bu yazılar okunamayabiliyor, okunmuyor, anlaşılmıyor çünkü çok az belge bırakmışlar. Ne kadar çok belge olursa o kadar fazla yazıyı çözme ve anlama şansına sahip oluyor uzmanlar. Bu nedenle Eskişehir hakkında bilgi veren en eski yazılı belgeler daha çok Helenisitk ve Roma Dönemi’nden. Ama Eskişehir’in tarihi çok çok daha eskiye gidiyor” dedi.

Kaynak: iha