“DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR”

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER = KÜRESEL ADALETSİZLİK

Değerli okurlar, bu yazımda sizlere, Birleşmiş Milletler Örgütü’nün (İngilizce kısa adı UN) adaletsiz yapısından ve adaletsiz kararlar alan, yönetiminden bahsedeceğim. Bu yazımın benzeri ve içeriği, başka platformlarda da gündeme getirilmiş olsa da önemine binaen, yeniden ele gündeme getirilmesi zarureti vardır.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılından bu yana söylediği gerçeği, New York'ta yapılan Birleşmiş Milletler 74. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, yeniden ifade etmiş ve "dünya beşten büyüktür" diyerek, dünyanın vicdanına seslenmiştir.

Bilindiği gibi Birleşmiş Milletler (kısa adıyla BM), 24 Ekim 1945'te kurulmuş, uluslararası bir örgüttür. Birleşmiş Milletler kendisini, "adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği, uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş global bir kuruluş" olarak tanımlamaktadır. Örgütün, kurulduğu yıllarda 51 olan üye sayısı şu an itibariyle, 193'e ulaşmıştır. Türkiye kurucu üyeler arasında yer alır. Örgütün en önemli karar organı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'dir (kısa adıyla BMGK).

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 15 üye ülkeden oluşur. Bu ülkelerden beş tanesi daimi üye, on tanesi ise seçilmiş üyelerdir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in kurucu üyeleri olan ve kararları veto etme hakkı bulunan üye ülkeler şunlardır: Amerika, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya ile on geçici üye ülke bulunur. Dönüşümlü 10 üye ülke, her iki yılda bir Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan seçimlerle belirlenir. Konsey Başkanlığı ise ayda bir, üye ülkeler arasında el değiştirir.

KÜRESEL ADALETSİZLİK

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi, işlerine gelmeyen konularda ve kararlarda, “veto” yetkisini kullanarak, kuruluş amacının gerçekleşmesini önlemektedir. Örneğin Amerika, yavrusu İsrail ile ilgili yaptırım kararlarını, her zaman veto eder. Çin, Uygur Türkleri veya Arakan Müslümanları ile ilgili yaptırım kararlarını, her zaman veto eder. Diğer daimi ülkelerden Fransa, Cezayir için alınan kararları, Rusya da Ermenistan için alınan yaptırım kararlarını, hep veto ederler. Yani daimi üye olan ülkeler, önceden kendi sömürgesi olan veya etki alanı içerisinde kalan ülkelerle ilgili, kendi çıkarlarına uymayan kararları hep veto ederler.

Başka bir açıdan bakıldığında, bu beş daimi üyenin, dünyada yaygın olan dinleri de (Hristiyanlık, Yahudilik, Budizm) temsil ettiği söylenebilir. Burada çok net olarak fark edileceği gibi, bunun tek istisnası İslâm’dır, yani Müslümanların temsilcisi yoktur. Her ne kadar, “din, dil, ırk ayrımı yapılmayacaktır” denilse de, gerçek durum böyle değildir. Hatırlayınız, Bosna’da, Arakan’da (Myanmar), Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Afganistan’da, Pakistan’da, Çeçenistan’da, Filistin’de ve diğer ülkelerde, katledilenler hep Müslümanlar olmuştur. Buna karşılık BMGK, sorunları çözmeye ve gerektiğinde “askeri güç” kullanmaya yönelik kararları, kendi çıkarlarına uymayan beş daimi üye tarafından veto edilmiştir. Bu konuda bir çok örnek verilebilir.

Yakın geçmişte (daha iki yıl önce), Suriye’de İdlib’te, kimyasal silah kullanılarak yapılan saldırılarda, birçoğu çocuk olmak üzere, 70 civarında sivil insan hayatını kaybetti. Rusya ve Çin, daha BMGK toplanmadan, çıkacak kararı “veto” edeceklerini açıkladılar. Ayrıca Amerika, “eğer kimyasal kullanılırsa, Esed Rejimini vuracağız” demesine rağmen, oradaki saldırılara seyirci kalmıştı.

Ortada bir adaletsizlik vardır ve bunun giderilmesi gerekir.

“DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR”

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu yapısıyla, dünyadaki anlaşmazlıklara, sorunlara, toplu katliamlara çözüm bulması mümkün değildir. Yeniden ele alınarak, revize edilmesi gerekir. Öncelikle adaletsizliklere yol açan “veto yetkisi” kaldırılmalıdır. Bunun yerine, “karara itiraz etme ve yeniden görüşülmesini isteme hakkı” verilebilir. Askeri güç kullanma ve yaptırım kararları için de ¾ çoğunluk şartı getirilebilir.

Türkiye’nin öncülük ettiği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yapısının değiştirilmesi için, dünya genelinde diplomatik temaslar yapılarak, üye ülkelerin konuya müdahil olması sağlanmalıdır. Diğer taraftan, sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla, bütün ülkelerdeki insanların harekete geçirilmesi sağlanmalı ve bu sayede dünya toplumlarının “küresel adalet” talebi olarak, konuya bakılması hedeflenmelidir.

Küresel adaletsizlik sona ermelidir. Çünkü adaletin olmadığı yerde, zulüm vardır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi: “Dünya beşten büyüktür”

-